Osmanlı Devleti’nin mimari başyapıtlarından biri olan Sultanahmet Camisi, tarih boyunca pek çok önemli etkinliğe ev sahipliği yaptı. Şimdi ise bu eşsiz yapının görkemi, 70 metre yüksekliğe yerleştirilen mahya ile bir kez daha gözler önüne seriliyor. Mahya, camilerin minaresine asılan ve genellikle ışıklarla süslenen bir tür yazı ya da mesaj taşıyan süslemelerdir. Bu geleneğin ilk kez Sultanahmet Camisi’nde uygulanması, hem tarihi hem de kültürel bir anlam taşıyor. Bu yazıda, mahya geleneğinin kökenlerine, günümüzdeki önemine ve Sultanahmet Camisi'ndeki etkisine derinlemesine bakacağız.
Mahya kelimesi, Arapça kökenli olup "asılmış" anlamına gelir. Osmanlı döneminde camilerin minarelerine asılan mahyalar, Ramazan ayı ve diğer bayramlar gibi özel günlerde ibadet edenlere mesaj iletmek amacıyla kullanılırdı. Genellikle Kuran ayetleri, dini sözler veya hoş gelen ifadelerle süslenen bu ışık şenlikleri, halk arasında büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılanırdı. Bu muhteşem görüntüler, sadece ruhsal bir gıda sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal bir birliktelik oluşturarak, insanların bir araya gelmesine vesile olurdu.
Sultanahmet Camisi’nin mahya ile süslenmesine yönelik çalışma ise, 17. yüzyılın başlarına, yani caminin inşa edildiği döneme dayanmaktadır. İlk Sultanahmet Camisi, Sultan I. Ahmed tarafından 1609 yılında yaptırılmıştır. Zamanla, mahya geleneği burada da hayat bulmuş ve köklü bir ritüel haline gelmiştir. Osmanlı Padişahları, Ramazan ayında caminin minaresine asılan bu mahyalarla halkına hitap ederken, şehrin ruhunu da bu uygulama ile yansıtmaya çalışmışlardır. Bu nedenle, Sultanahmet Camisi’nde uygulanan mahya geleneği, yalnızca bir süsleme aracı değil; aynı zamanda Osmanlı toplumu için bir iletişim kanalı olmuştur.
Son yıllarda, Sultanahmet Camisi’nde mahya geleneğinin yaşatılması için özel çalışmalar yapılmaya başlandı. Modern teknolojinin de yardımıyla, 70 metre yükseklikte asılan bu mahyalar, ziyaretçilerine adeta bir görsel şölen sunuyor. Işıkların dansı ile büyüleyici bir atmosfer yaratan mahya, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Bu gelenek, günümüzde birçok camide uygulanmaya başlasa da, Sultanahmet Camisi’nin tarihi ve görselliği, onu bu konuda öncü kılıyor.
Mahya uygulaması esasen bir hafta süresince devam etmekte ve her gece yeni bir tasarım ile şehir halkının karşısına çıkıyor. Camide yer alan mahyalar, sanatına ve estetiğine hayran kalınacak şekilde hazırlanmakta ve bu süreçte birçok sanatçı ve tasarımcı görev almakta. Her yıl Ramazan ayında, halkı sevindiren bu geleneğe ilgi artmakta ve caminin tarihi dokusuyla birleşerek eşsiz bir deneyim sunmaktadır.
Son olarak, Sultanahmet Camisi’nin mahya geleneği, yalnızca bir dini uygulama değil; aynı zamanda bir kültürel mirasın devamı niteliğindedir. Geçmişten günümüze uzanan bu ışık şöleni, hem Osmanlı kültürünü yaşatmakta hem de İstanbul’un uluslararası kimliğine olumlu katkılarda bulunmaktadır. Her geçen yıl daha fazla insan, bu eşsiz deneyimi yaşamak üzere camiyi ziyaret etmekte ve mahya ile süslenmiş minareleri gördüklerinde gözlerinde bir aydınlanma yaşamaktadır. Sultanahmet Camisi'nin mahyası, Osmanlı’nın zengin geçmişini günümüze taşırken, aynı zamanda modern toplumda da önemini korumakta ve gelecek nesillere aktarılmaya devam etmektedir.
Özetle, Sultanahmet Camisi’nde hayata geçirilen bu mahya geleneği, sadece bir süsleme unsuru değil; aynı zamanda toplumsal bir ritual ve kültürel bir anı olarak önemini sürdürmektedir. Herkesin katılabileceği bu ibadet ve festivaller, hem ruhsal hem de sosyal anlamda bir araya gelmeyi ve paylaşmayı sağlayarak, geçmişin değerlerini günümüzde yaşatıyor. Sultanahmet Camisi’nde 70 metre yükseklikte ışıldayan mahya, sadece bir ışık gösterisi değil, aynı zamanda bir tarih sahnesidir.