Son yıllarda dünya genelinde artan uyuşturucu sorunları, yalnızca yetişkinleri değil, çocukları da tehdit eden bir boyut kazandı. Özellikle büyük şehirlerin karanlık köşelerinde, baronlar çocukları "torbacı" olarak kullanarak kendi çıkarları doğrultusunda istismar ediyor. Bu durum, aslında son derece korkutucu bir gerçeği gözler önüne seriyor: Çocukların yer aldığı uyuşturucu trafiği, sadece bireysel bir sorunun ötesine geçerek toplumsal bir felakete işaret ediyor. Ülkemizde de artış gösteren bu olgu, yasa yapıcılardan güvenlik güçlerine kadar herkesi alarma geçirmiş durumda. Peki, bu sorunun kökenleri nerede yatıyor ve ne gibi çözümler uygulanabilir?
Uyuşturucu baronları, hedef kitlelerini belirlerken genellikle kolay ulaşılabilir, manipüle edilebilir ve toplumsal baskılardan uzak gençleri seçiyor. “Torbacı çocuk” olarak adlandırılan bu gençler, çoğunlukla sosyal ve ekonomik açıdan dezavantajlı ailelerden geliyor. Güçlü adamların sadece maddi değil, aynı zamanda psikolojik baskısıyla karşılaşan bu çocuklar, bir anda suç dünyasının içinde kendilerini buluyorlar. Baronlar, çocukları eğitmekte ve içlerine sızmakta ustalardı. Bu şekilde futbol oynama, müzik yapma gibi çocukluk hayalleri ile uyuşturucu ticaretine dahil olmak zorunda bırakılıyorlar.
Çocuklar, çoğu zaman kendilerine sunulan lüks hayat vaatlerine kanarak bu tehlikeli dünyaya adım atıyorlar. İyi bir mahalle arkadaşı veya karizmatik bir lider figürü olan torbacılar, gençleri kolayca ikna edebiliyor. Ancak, bu gençlerin suç dünyasına entegre olmaları sonucunda, kendi toplulukları içinde de düşmanlık ve çatışmalar yaşanıyor. Bu durum, sadece baronların değil, aynı zamanda toplumun da dengesini tehdit eden bir durum haline geliyor. Üstelik bu çocuklar, çoğunlukla yakalanmaları durumunda ağır cezalarla karşı karşıya kalıyor. Yani, baronların oyununu kaybeden sadece çocuklar değil, toplumun da geleceği oluyor.
Peki, bu karanlık tabloyu nasıl değiştirebiliriz? İlk olarak, devletin bu duruma karşı daha etkin politikalar geliştirmesi gerekiyor. Uyuşturucuyla mücadele eğitimi, gençlere yönelik sosyal hizmet projeleri ve sınırlarında daha sıkı kontroller, çocukları baronların kucağından kurtaracak ilk adımlar arasında yer alıyor. Ayrıca, sivil toplum kuruluşlarının bu konuda aktif rol alması, toplumsal duyarlılığı artırmak açısından büyük önem taşıyor.
Toplumun tüm kesimlerinin bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Eğitim kurumları, aileler ve yerel yönetimler, gençleri uyarmak için iş birliği yapmalı. Sosyal medya ve medya kanalları, bu çocukların tehlikelerini ve baronların stratejilerini daha da görünür kılarak etkili bir farkındalık yaratabilir. Çocukların hayatında güvenli bir alan sağlamanın yanı sıra, onlara maddi ve manevi destek sunarak bu tehlikeli yoldan uzaklaşmalarına yardımcı olmak elzemdir.
Bütün bu çalışmalar, toplumsal dayanışma ve birlikte hareket etme bilinci ile mümkün olacaktır. Bu sorun yalnızca bir bireyin veya ailenin değil, tüm toplumun ortak sorunu. Eğer hep birlikte hareket edersek, baronların “torbacı çocuk” oyununu bozmak ve onların pençesinden çocuklarımızı kurtarmak mümkün olacaktır. Neden bu toplumda huzursuzluk yerine barış ve güven ortamını beslemeyen çalışmalar yapmıyoruz? Uyuşturucu baronlarına karşı, toplumda bir seferberlik başlatmak, geleceğimiz için elzem. Şimdi harekete geçme zamanı!